18 Şubat 2025’te, Dünya Kadın Yürüyüşü “Savaşlara ve kapitalizme karşı yürüyor, halkların özgürlüğü ve ‘buen vivir’i (iyi yaşamı) savunuyoruz!” sloganıyla 6. Uluslararası Eylemini başlattı.
Dünyanın dört bir yanında binlerce kadın sokaklarda ve sosyal medyada seferber oldu, eğitim oturumları ve çalışma gruplarında bir araya geldi, müttefik hareketlerle ortak analizler ve gündemler geliştirdi. Kınadığımız sorunlara ve daha iyi bir dünya için sunduğumuz önerilere dikkat çekmek amacıyla elimizdeki tüm iletişim kanallarını kullandık.
2025 yılında Dünya Kadın Yürüyüşü, siyasal kazanımlarına dair farkındalığı artırmayı ve “Hepimiz özgür olana dek yürümeye devam edeceğiz” sloganına olan bağlılığını yenilemeyi hedefledi.
Bu yıl zorluklarla dolu bir yıldı. Eylül ayında Nepal’de yaşanan korkunç olaylar, planladığımız kapanış etkinliğini askıya almamıza neden oldu. 100’ü aşkın Dünya Kadın Yürüyüşü aktivisti seyahatlerini iptal etmek zorunda kaldı. Ancak geri adım atmadık. Bölgesel koordinasyonlarımız güçlü bir şekilde harekete geçerek en az planladığımız kadar —hatta belki daha da güçlü— bir etkinlik programı oluşturdu. Karanlık bir dönemden geçiyoruz, ancak Dünya Kadın Yürüyüşü bu koşullara uyum sağlama ve mücadele etme kapasitesini bir kez daha kanıtladı.
Bölgesel ve uluslararası toplantılarımızda şu sonuca vardık: Kapitalist, patriyarkal ve sömürgeci sistemin kötülükleri gün geçtikçe daha da keskinleşiyor. Halklara savaş ekonomisi dayatılıyor; haklarımız ve mücadelelerimiz kriminalize ediliyor; ulusötesi şirketlerin çok taraflı sistem üzerindeki etkisi daha görünür hale geliyor; dinsel köktendinciliğin ve neoliberal faşizmin yükselişi yalnızca kadınlar için değil, genel olarak insan hakları için de ciddi bir tehdit oluşturuyor.
İçinde bulunduğumuz durumu iklimi, biyolojik çeşitliliği, gıdayı ve bakım ilişkilerini etkileyen çok boyutlu bir kriz olarak değerlendiriyoruz. Başka bir deyişle, kapitalist, ataerkil ve sömürgeci sistem yaşamın kendisine yönelik saldırılarını yoğunlaştırmış durumda.
Savaşın hâkim olduğu bir dünyada, dipten gelen feminist, enternasyonalist ve sistem karşıtı bir hareket olarak, barışı savunmayı görevimiz olarak görüyoruz — ama herhangi bir barışı değil; onurlu ve halklar için bir barışı.
Filistin halkına yönelik soykırımı ve uluslararası kurumların bu soykırım karşısındaki suç ortaklığını, sessizliğini ve eylemsizliğini kınıyoruz.
Bugün her zamankinden daha gür bir sesle haykırıyoruz: “Nehirden denize, Filistin yaşayacak!”
Ayrıca Haiti ve Batı Sahra halklarına yönelik sessiz soykırımları da kınıyoruz.
Geleneksel savaşları kınadığımız gibi, yeni savaş biçimlerine de karşı çıkıyoruz: siber savaşlar, iletişim savaşları, bilişsel savaşlar, psikolojik savaşlar ve hibrit savaşlar. Venezuela ve Küba örneklerinde olduğu gibi, halkların egemenliğini bastırmayı amaçlayan siyasi ve ekonomik ablukaları kınıyoruz. Karayiplerin militarizasyonunu ve ABD Donanması’nın yeni savaş alanları yaratma girişimleri kapsamında gerçekleştirdiği yargısız infazları kınıyoruz.
Kadınlara yönelik şiddeti —yapısal, küresel ve kesişimsel niteliğiyle— kınıyoruz.
Çatışma bölgelerinde yaşanan cinsel şiddetten aktivistlerin kriminalize edilmesine kadar, ataerkil şiddet kadınların bedenlerini susturmak, denetlemek ve onların tam ve mutlu bir yaşam hakkını elinden almak için kullanılıyor.
Kadın emeğinin sömürüsünü, özellikle de ücretsiz bakım emeğini reddediyoruz. Tüm emek biçimleri için tanınma, insanca çalışma koşulları ve adil ücret talep ediyoruz.
Toprağı, suyu ve doğal kaynakları şirket yağmacılığından ve ekstraktivizmden koruyoruz.
Toprak gaspına, su üzerindeki denetime ve tohumların özelleştirilmesine karşı çıkıyoruz.
Tüm taban örgütlerini neoliberal politikalara ve kapitalizme karşı durmaya; dünyayı dönüştürmenin bir stratejisi olarak feminist ekonomiyi benimsemeye çağırıyoruz.
Feminist ekonomi, yaşam ağını ve insanla doğa arasındaki karşılıklı bağımlılığı tanıyan; devlet destekli madenciliğe ve şirketlerin el koyma pratiklerine etik bir alternatif sunan bir felsefe, pratik ve siyasi öneridir.
Toprak için, adil bir enerji dönüşümü için, gıda egemenliği için ve iklim krizine yönelik sahte çözümlere karşı mücadele eden müttefik hareketlerle dayanışma içindeyiz.
Artık yapmamız gerekenler:
- Hareket olarak hafızamızı ve politik tutarlılığımızı belgesel yeniden inşa ve kolektif tartışma yoluyla güçlendirmek.
- Feminist ekonomiyi bakım alanının ötesine geçen bir politik ufuk olarak yeniden teyit etmek.
- Kadınlara yönelik yapısal şiddetle ortak eylemler aracılığıyla yüzleşmek.
- Gezegen genelinde var olan çoklu savaş ve militarizasyon biçimlerini kınamak.
- Halkların egemenliği, gezegenle uyum ve dayanışma temelinde ‘buen vivir’i (iyi yaşamı) inşa etmek.
- Feminist enternasyonalizmi güçlendirmek.
İnançlarımızın netliği ve politik vizyonumuzla, 6. Uluslararası Eylemimizin sonunda bir kez daha kararlılıkla beyan ediyoruz:
Hepimiz özgür olana dek, dünyadaki dipten gelen feminist ağları güçlendirmeye devam edeceğiz!